Multipl Skleroz ve Antifosfolipid Sendromu Birlikteliği
İbrahim Tekeoğlu1, Temel Tombul2, Özcan Hız1, Elif Gülcü1, Murat Toprak1
1Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi, Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı, Van, Türkiye
2Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi, Nöroloji Anabilim Dalı, Van, Türkiye
Anahtar Kelimeler: Multipl skleroz, antifosfolipid sendromu
Özet
Antifosfolipid sendromu (AFS) ve Multip Skleroz (MS) benzer klinik ve radyolojik bulgular gösterebilen ve bazen tanıda karışıklığa yol açan iki hastalıktır. Tromboz, tekrarlayan düşük hikâyesi, lupus antikoagülan antikorları veya antikardiolipin antikorlarının varlığında AFS düşünülmelidir. Ancak, yapılan çalışmalarda MS hastalarında da otoantikor düzeyleri normal popülâsyona oranla yüksek tespit edilmiştir.
1995 yılında ateş, halsizlik, eklem ağrısı ve ayak bileklerinde morarma şikâyetleri başlayan ve özgeçmişinde iki kez 6 haftalık düşük öyküsü tespit edilen hastanın laboratuarında; C-reaktif protein: (++++), eritrosit sedimantasyon hızı: 70 mm/saat, antinükleer antikor (ANA): 1/1000 homojen, LE hücresi pozitif, tespit edilmiş. 1999 yılında yürümesinde bozulma, dengesizlik ve halsizlik şikâyetleri ile Nöroloji kliniğine başvuran hastanın yapılan beyin magnetik rezonans görüntüleme, vizüel uyarılmış potansiyel, somatosensoriyel uyarılmış potansiyel ve oligoklonal bant tetkikleri MS ile uyumlu gelmiş. Bu tarihten itibaren birçok kez atak geçiren ve son olarak 2007'de dizlerinde ağrı, sağ ayak bileğinde makuler tarzda cilt lezyonu gelişmesi üzerine Sistemik Lupus Eritematozus ön tanısı ile kliniğimize yönlendirilen hastanın altı hafta ara ile yapılan tetkiklerinde antikardiolipin IgG: pozitif, antikardiolipin IgM: negatif, ANA pozitif bulundu. Hastadaki ANA ve antikardiolipin IgG pozitifliği ve düşük hikâyesi birlikte değerlendirildiğinde MS'ye eşlik eden AFS olduğuna karar verildi ve tedaviye günde 100mg aspirin eklendi.
Sonuç olarak; MS ve AFS birlikte görülebildiği gibi birbirlerini taklit edebilirler. Bu nedenle MS tanısı konmuş olgular AFS'nin klinik ve laboratuar bulguları açısından dikkatli değerlendirilmelidir. (Turk J Rheumatol 2009; 24: 106-9)